SAKIN GİTME 1.bölüm

BÖLÜM 1

Cuma günü sıkıcı bir matematik dersinin ardından ferahlatıcı bir zil sesi ile öğrenciler büyük bir hızla çantalarını toplayıp dışarı çıkmaya çalışıyordu. Uğur da tam çıkacaktı ki arka sıralardan bir ses duyuldu,

“Uğur nereye gidiyorsun!? Kamp yapacaktık hani n’oldu?”

Bu sesin Emir’e ait olduğunu anlamak pek zor değildi; sesi on altı yaşındaki bir gence göre bile kalındı. Uğur Emir’in sesinin kalınlığından irkildi ve buraya doğru bakıp yutkundu,

“A evet unutmuşum.”

Gözleri faltaşı gibi açık, dikkatli bir şekilde bakıyordu Emir’e. Ona bu gerginliğinin sebebini soracaktık ki, bizi kapıda bekleyeceğini söyleyip aceleyle çıktı. Uğur böyle garip bir çocuktur. Çoğu zaman neşeli olmasına karşın, bazen bunu belli etmez, gergin ve ürkek davranırdı. Bunun nedenini ona hiçbir zaman soramazdık; ya işim var deyip kaçışırdı ya da konuyu başka bir yere çekerdi. Bugün de biz beş arkadaş sömestr tatili boyunca sürecek bir kamp yapacaktık. Eğleneceğimizden kesinlikle emindik.

“Hadi, herkes kapının önünde bizi bekliyor”

“Tamam, hadi.”

Çantamı hızlıca topladım ve bahçeye çıktık. Kapının önündeki İlkan elini bize işaret edip, “Sohbeti kesin, Emir ve Zara da geldi, gidelim”

İlkan telefonundan haritayı açtı ve hangi durakta ineceğimizi sordu.

“Önce eve gidip çadırı alalım.”

“Kampa gitmek zorunda mıyız?”

“Uğur, kampa gitme kararı verdiğimizden beri yok gitmeyelim yok evde duralım YETER! Gelmeyeceksen seni tutan yok, gidip evde tatil boyunca ailenle televizyonda kanser pembe dizileri izleyebilirsin ama en azından bize karışma!

Uğur tam cevap verecekken Buket araya girdi,

“Hayır Emir, biz beşimiz arkadaşsak kampa ne birimiz eksik, ne de birimiz fazla gitmeyiz. Uğur, sen de bu kampa gelmek ZO-RUN-DA-SIN!

Bunun üzerine Uğur “Peki, ama olacaklardan ben sorumlu değilim.” deyip derin bir nefes aldı. Emir; “Sen ne…”

İlkan araya girdi,

“Bakın, otobüs gelmiş bile. Hadi çabuk biraz!”

Otobüse son anda yetiştik. Arka yerlerden boş koltuklara oturduk. Emir, Uğur’a ne demeye çalıştığını anlamak ister gibi bakış atıyordu. Uğur ise buna aldırış etmeden eliyle camın buğusunu temizleyip dışarı bakıyordu. Yolculuk böyle devam etti.

       Sıkıcı yolculuğun ardından otobüsten Buket’in evinin önündeki durakta indik. Buket hızlıca eve girip kapının önündeki kamp ekipmanlarının bir kısmını alarak gözüyle içeride kalan ekipmanları almamızı işaret etti. Biz de kalan ekipmanları aldık.

-Semra Teyze evde yok mu?

-Evet, faturaları ödemeye çıkacağını söylemişti.

Emir araya girdi:

-Kapıyı kilitleyeyim mi?

-Yok, açık kalsın. Hem hırsızlara zorluk çıkarmayalım.

-Peki, kapatıyorum.

Durakta taksi beklemeye başladık. -Bu kadar eşyayla otobüse binersek kavga çıkartabiliriz- Sonra Uğur yoldan geçen bir otobüse binerek akbilini bastı.

“E hadi gelmeyecek misiniz?”

Emir sinirle Uğur’u otobüsten aşağıya çekip bağırmaya başladı:

“Sen kafanı falan mı sıyırdın, taksiyle gideceğiz demedik mi!”

“Emir, tamam.”

Bu Uğur gerçekten garip bir çocuk. Sanırım dalgınlığına gitmiş olmalıydı. Derin düşüncelere daldığı yüzünden o kadar belliydi ki, otobüse binerken bile aynı mimiklerle hareket etti. Neyse, yoldan geçen bir taksiye binip belgrad ormanlarını tarif ettik. Yarım saat kadar süren bir yolculuğun ardından kamp yapacağımız alana ulaştık. Taksiden indiğimizde burasının düşündüğümüzden de ıssız olduğunu fark ettik. Sadece böcek sesleri duyulabiliyordu.

“BURASI HARİKA!”

Emir’in sesi yankılanıyordu. Burası gerçekten harikaydı.

Bu gönderiye oy ver!
[Toplam: 2 Ortalama: 4.5]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir