Merhaba, benim ismim Yeşim. İsmimden dolayı mı bilmiyorum, en sevdiğim renk yeşil. 12 yaşındayım, 6 sınıfa gidiyorum. En yakın arkadaşım ise Ela. O da 11 yaşında , en sevdiği renk mor ve aynı sınıftayız Bir de yan yana oturuyoruz.
Bugün okula birlikte geldik, 1. dersteydik camdan gözüme bazı ışıklar yansıyordu. Işıkların yansıdığı tarafa doğru baktım. Okulun bahçesinin yan tarafındaki piknik alanından geliyordu. Çok merak etmiştim ama ders bitmek bilmiyordu. Ayrıca okul güvenliğinin de çıkmama izin vereceğini hiç sanmıyorum. Bu biraz canımı sıkmıştı. O parlayan şeye bakmaktan vazgeçtim. Gün çok yavaş geçiyordu. Sonunda dersteydik okuldan çıkmamıza son 5 dakika kalmıştı. Saniyeleri sayıyordum. Zil çaldı. Ela ile bizim evimize gidiyoruz, Ela ile hocaların verdiği ödevleri birlikte yapacağız. Aslında hiç ödev yapasım yok ama Ela ile yapacağım için arada ödevlerden ayrılıp başka şeylere dalacağımızı ya da konuşmaktan saatlerin nasıl geçeceğini anlamayacağımızı biliyordum. Bu yüzden canımız sıkılacağını düşünmüyorum. Eve geçtik. Ödev yapmaya başladık. Ben ikimize birer kahve yaptım ve yanına annemin yaptığı pastayı aldım. Odama götürdüm, dediğim gibi kahvelerimizi içerken konuşmaktan zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız ve saat 14.00’dan 18.00’ya kadar oyalanmış ve konuşmuşuz. Saate baktığım anda şok oldum. Hemen ödevleri yapmaya başladık ödevler yarınaydı ve çok fazlaydı. Üstüne üstlük bir sınav vardı ve bu sınav matematik sınavıydı. 3 saat sonra ödevleri bitirdik. Saat 21.00’du normalde 22.30’da uyumuş olurdum ama şimdi 12.00’ye kadar matematik sınavına çalışmam gerekiyordu çünkü çoğu konuyu anlamamıştım. Sabahki zamanımı hiç güzel ve planlı kullanmamıştım. Bu yüzden çok pişmanım. Bir yanımda içimi kemiren bir dert daha vardı, sabah okula nasıl kalkacaktım. Ela da benim gibi bunları düşünüyordu. Saat 21.30 olmuştu bile, Zaman çok hızlı geçiyordu. Daha fazla beklemeden matematik sınavına çalışmaya başladık. Ben çalışmaya devam ederken Ela annesini arayıp, bizde yatılı kalmak için izin aldı. Annesi izin verdi. Ne yazık ki biz çok uykumuz olduğu için çalışma masasında uykuya dalmışız. Sabah kalktığımızda saat 11.00’di ve bizim dersimiz 9.00’da başlıyordu. İkimiz de koşarak okula gittik . Okulun yanındaki piknik alanını görünce aklıma dün derste gördüğüm parlayan şey geldi ama derse daha fazla geç kalmamak için okulun kapısına koşarak girdim. Ela hemen arkamdaydı. Sınıf kapısını birlikte çaldık ve hocadan geç kaldığımız için özür diledik. Ders fen bilimleri idi ve bir sonraki ders matematikti ,sınav olacaktık. Sınava yetiştiğimiz için mutluyduk ama matematik sınavında çıkacaklar hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorduk. Sınav zamanı geldi. Hoca kağıtları dağıttı, bir kağıda bakıyordum Bir de tavana aynı şekilde Ela da. 0 alacağımdan emindim. Sadece 1 veya 2 soru yapabildim. Geri kalanların hepsini salladım. Diğer ders de matematikti, hoca o ders sınavları okuyup açıklayacağını söyledi . Ders bitti, hoca kağıtları topladı diğer ders başladı, hoca bütün sınavları okudu. En sonunda bana geldi. 35 aldım, Ela ise 43 aldı. Annem biraz kızacaktı ama biz dersimizi aldık. Bundan sonra her gün planlı olacağız. Okul çıkışı eve geldiğimde notumu anneme söylemedim. Annem notumu sormadı diye tam sevinirken, annem odama geldi ve korktuğum şeyi yaptı, sınav notumu sordu. Ben karşısında öylece kalakaldım. Notumun 35 olduğunu söyledim annem ilk başta biraz kızdı ama sonra bir daha yapma diye deyip gitti. Çok kızmadığı için keyfim yerine gelmişti ama bir yandan da notumun düşüklüğü aklıma geldikçe üzülüyordum. Dişlerimi fırçaladım, pijamalarımı giyip yatağıma yattım. Uykuya daldım, sabah oldu ve uyandım. Bir rüya görmüştüm. Rüyada bana gidip o parlak şeye bakmam gerektiğini söylüyordu sanki. O parlayan şeyi tam unutmuşken bu rüya sayesinde bir daha hatırladım. Şimdi daha çok merak ediyorum .Yatağımdan kalktım, kahvaltımı yaptım ve okul saatinden yarım saat erken çıktım evden çünkü okulun yanındaki piknik alanına gidip o parlayan şeye bakacağım . Ne olduğunu o kadar merak ediyorum ki, meraktan koşarak gidiyorum. Sonunda geldim. Okulun başlamasına 15 dakika var. Hemen gidip bakmam gerekiyor. Geçen gün oradaki en uzun ağacın yanında görmüştüm camdan, o parlak şeyi. Koşar adımlar o ağacın yanına gittim ama hiçbir şey göremedim. Çok canım sıkılmıştı oysa ki o merakımın sona ereceğine çok umutluydum. Ne olur, ne olmaz okul çıkışı gelip bir daha bakacağım. Bu parlak ve yeşil şey her neyse ben onu bulmaya çok kararlıyım. Dersin başlamasına son 5 dakika kaldı. En iyisi okula hemen gideyim. Derse geç kalmak istemem. İlk ders başladı ama Ela hala gelmedi. 2. ders gelir diye düşünüyorum. Ders bitti, tenefüse geçtik. Acaba Ela hasta mı oldu? İnşallah olmamıştır. Son derse geçtik çok mutluyum. Çünkü birazcık da olsa göreceğimden umutluyum. Ders bitti ve ben koşarak çıktım. Yine aynı ağacın yanına gittim ama hiçbir şey yoktu. Belki bu ağacı başka bir ağaçla karıştırıyor olabilirim diye bütün parkı aradım ama yine hiçbir şey yok. Üstelik bu olmayan şey yüzünden eve geç kalmıştım. Eve koşar adımlarla gidiyorum çünkü annemin daha fazla kızmasını istemiyorum. Eve geldim kapıyı çaldım ama kimse açmadı. Annemin evin anahtarını saksının altına koyduğu aklıma geldi ve saksıyı kaldırdım. Evet, doğru yer anahtar orada, alıp kapıyı açtım ve bu bugün eve geç kaldığım için annemin bana kızmayacağı anlamına geliyor. Odama geçtim. Bilgisayarın başına oturdum ve bir süre oyun oynadım. Sonra zamanımı iyi değerlendirmediğimde matematik sınavında olanlar aklıma geldi ve bilgisayarımın başından kalktım, ders çalışmaya başladım. Bir süre sonra kapı çaldı. Kapıyı açtım, gelen annemdi. Anneme “nereye gittin” diye sordum. Annem “alışverişe çıktım” dedi ve ben “tamam” dedikten sonra odama gittim. Ders çalışmaya devam ettim. Yarım saat sonra annem yemek saati olduğunu söyledi. Mutfağa koştum, çok acıkmıştım. Hemen yemeğimi yedim. Anneme mutfağı toplamasında yardım ettim ve sonra yarınki dersleri tekrar yapıp uyudum. Gece yarısı birden uyandım, o yeşil parlak şeyi görmüştüm rüyamda ama tam yanına gidip ona bakacağım anda uyandım. Çok sinirlendim bu şey peşimi bırakmıyor. Artık çok sıkıldım sürekli bu şeyi düşünmekten ve peşinde koşmaktan. Şu an o şeye gidip bakmak istiyorum. Ancak bu pek mümkün bir şey değil, gecenin bu saatinde. En iyisi geri uyumak, sabah okula giderken bir daha bakarım artık.
Sabah oldu, uyandım. Saat 8.00. eğer o şeye bakmak istiyorsan ve çok istiyorum kahvaltı yapmayacağım. Hemen üzerime okul formamı giyip evden çıktım. Bu sefer o şey her neyse görmek istiyorum. Okulun önündeyim Bir an düşünüp gitsemesem mi acaba dedim ama gitmeye karar verdim. O tarafa doğru telefona bakarak yürürken saatin 8.52 olduğunu gördüm. Eğer bakmaya gidersem derse geç kalacağım ama bence o şey daha önemli. Gittim ve bir daha bütün piknik alanını aradım maalesef yine umutsuz vaka. Bu şey nasıl oluyor da bazen görünüp bazen görünmüyor anlamıyorum. Saat 9.10 olmuş, daha fazla geç kalmayayım, en iyisi. Sınıfın önüne geldim, dersini neredeyse yarısına gelmişler. Kapıyı çaldım öğretmenden geç kaldığım için özür diledim ve yerime geçtim. Camdan baktım, ne bir yeşil ışık ne de parlayan bir şey vardı, derse yeterince geciktim ve geri kaldım. En iyisi daha fazla geri kalmamak için camdan bakmayı bıraktım.
Hocanın anlattıklarını dinlemeye başladım ve bir anda gözüme bir ışık çarptı. Camdan dışarı baktım ve oydu, parlayan yeşil şey şu an gözüküyordu. Ne yapmalıyım bilmiyorum ama kalbim çok hızlı atıyor. İçimden bir ses dersten kaçıp o parlayan şeye bakmam gerektiğini söylüyor. Acaba o sesi dinlesem mi? Kararımı verdim. Planımı da yaptım ve hocadan tuvalete gitmek için izin istedim. Zar zor da olsa izin verdi sonunda nokta koşar adımlarla ses çıkartmadan ve kimse görmeden bahçeye çıktım. Bazı sınıflar beden eğitimi dersindeydi. O yüzden hocalar benim dersten kaçtığımı anlamadım. Kalbim çok hızlı çarpıyordu. Şimdi bir sorunum vardı. Kapıya nasıl gidecektim. Çocuklardan biri futbol topunu oynarken kapı tarafına kaçırdı ve bu benim fırsatım deyip ben veririm dedim. Kapıya doğru koştum. Topu çocuğa fırlattım ve herkes oyununa geri döndü. Hazır bekçi yokken ve kimse bakmıyorken kaçayım dedim, koşmaya başladım. Okuldan çıktım ama hızlı olmam lazım kimsenin fark etmemesi için. Piknik alanının en yukarısına çıktım ve bütün her yere baktım. Ama hiçbir şey yoktu. Şu an her yeri arayacak zamanım olmadığı için arayamayacağım. Hem de gerek yok diye düşünüyorum. Çünkü buradan okulun camına doğru gözüken ışık bu yükseklikten neden görünmesin. Hemen okula gitmem lazım. Yine koşmaya başladım artık bu şeye çok sinirlenmeye başladım. Sanki benim inadıma yapıyor. Kimse fark etmeden okula geri girdim. Sınıfın kapısını çaldım ve açtım. Herkes bana bakıyordu. Çok utanıyordum. Hoca “bu kadar saat tuvalette ne yaptın” dedi. Ben hocanın sadece yüzüne bakabildim. “Bir daha sana tuvalet izini vermeyeceğim” dedi. Ben “tamam” dedim ve yerime oturdum. Hala düşünüyordum acaba bu taş neden bazen gözüküp bazen gözükmüyor. Bunun Bir sebebi olmalı. Şimdi bir kağıt alıp gözüktüğü ve gözükmediği zamanları yazacağım. Genellikle ders dinlerken görüyorum ama dersin demezken gözükmüyor. Dersten kaçmadan gözüküyordu ama dersten kaçınca gözükmedi ve bir de derse geç kalınca gözükmedi, şimdi bu yazdıklarımı bir değerlendireyim ve arasındaki farkları göreyim. Gözüktüğü zamanlar iyi şeyler yaptığım zamanlar. Gözükmediği zamanlar ise kötü şeyler yaptığım zamanlar. O zaman benim ona iyi şeyler yaparak yaklaşmam gerekiyor. Bu düşündüğüm şeyin gerçek olup olmadığını test etmek için iyi şeyler bakalım doğru mu? Bakalım doğru mu soru iş bakalım doğru mu? İlk aklıma gelen dersi dinlemek. Dersi dinlemeye başladım 5 dakika geçti ve cama baktığımda parladığını gördüm. Dinlemeyi bıraktım ve bir dakika sonra gözükmez oldu buna emin olduğuma göre okul çıkışı, o şeye bakmak için bir sürü iyi şeyler yapacağım. Sonunda beklediğim an geldi ve okul bitti. Ela’ya onunla gelemeyeceğimi söyleyip bir markete gittim. Kedi ve köpek maması aldım. Sonra hemen piknik alanına geldim. Oradaki kedileri ve köpekleri besledim. O şey parlamaya başladı. Ona yaklaşmak için onun yakınındaki yerlere koydum mamaları. En yakınına geldim. Gözlerime inanmıyordum elim kadar büyük bir taş. Ellerim titreye titreye o taşı elime aldım, çok güzel gözüküyordu. Taşı aldım ve çantama koydum. Başarmıştım sonunda. Elimde kalan mamalarıda eve giderken yollara bıraktım, oradaki hayvanlar aç kalmasın diye çok mutluydum. Hem iyilik yaptım hem de taşı görmüş oldum. Bu taşa kendimce bir isim koymak istiyorum. Eve gidene kadar düşündüm ve buldum. Bu taşa kendi ismimi verecektim. Çünkü benim en sevdiğim renk yeşil ve bu taş da yeşil, aynı zamanda ismimde yeşil rengiyle benzer bir isim. Bir de bu taş ben keşfettiğim için koymak istedim. Artık bu taşın ismi Yeşim taşı. Eve girdim ve odama gittim. Bilgisayarı açıp oyun oynamaya başladım ve ondan önce de taşı masanın en güzel yerine koymuştum. Ancak baktım. Yeşim taşı yerine simsiyah normal bir taş vardı masamda.
Hemen iyi şeyler yapmam gerektiğini anladım ve bilgisayarı kapatıp ödev yapmaya başladım. Yeşim taşı yeniden parlamaya başladı. Günler böyle geçti ve yaklaşık bir ay oldu. Bu taş sayesinde hayatımda yaptığım yanlışların farkına vararak hem iyi bir insan oldum, hemde çok çalışkan oldum. Artık bu taşı yanımdan hiç ayırmıyorum. Nereye gitsem yanıma alıyorum çünkü bana her zaman doğru yolu gösteriyor.
Aslında her insanın içinde bir yol gösterici var. O da kalbi. Yeter ki onu dinleyip anlamak istesin. Siz de kalbinizi sesini dinleyip, iyi ve kötüyü ayırt ederek istediğiniz insana dönüşebilirsiniz.
NAİME BEYZA BAYRAKTAR